Marmara Denizi’ndeki su sıcaklıkları, son 65 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Uzmanlar, bu durumun hem ekosistem hem de halk sağlığı üzerinde ciddi etkileri olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Özellikle deniz canlılarının yaşama alanlarının daralması ve su kalitesinin bozulması, bölgedeki deniz yaşamını tehdit ediyor.
Sıcaklık artışının arkasında yatan başlıca nedenler arasında iklim değişikliği, kirlilik ve insan faaliyetleri yer alıyor. İklim değişikliği, dünya genelinde sıcaklıkların yükselmesine neden olurken, Marmara Denizi özelinde de etkisini gösteriyor. Gündelik hayatımızda atık su deşarjları, sanayi atıkları ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan kirlilik, deniz ekosistemini olumsuz etkiliyor. Özellikle tarımda kullanılan kimyasalların su yollarına karışması, deniz canlılarının yaşam alanlarının daralmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden oluyor.
Bölgedeki su sıcaklığı, deniz yüzeyinde kaydedilen sıcaklıkların yanı sıra, derinliklerdeki sıcaklıkların da artmasıyla birlikte önemli bir tehdit oluşturuyor. Uzmanlar, denizlerin ısınmasının sadece deniz canlıları için değil, aynı zamanda insan sağlığı için de riskler barındırdığının altını çiziyor. Sıcak su, zehirli alglerin büyümesine ve su kalitesinin düşmesine yol açarak, balıkçılık ve turizm gibi sektörleri tehdit ediyor.
Marmara Denizi'ndeki sıcaklık artışı, balık türlerinin göçü ve üreme dönemleri üzerinde de etkili oluyor. Bazı türlerin yerlerini değiştirmesi, ekosistemde dengenin bozulmasına yol açabilir. Bununla birlikte, sıcaklık artışıyla birlikte toksik alg patlamalarının yaşanması, özellikle deniz yaşamı ve insan sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Toksik algler, deniz ürünlerini tehlikeye atmanın yanı sıra, sağlıklı su kaynaklarını da kirletebilir.
Uzmanlar, bu konuda hızlı ve etkili önlemler alınması gerektiği konusunda hemfikir. Sıcaklık artışına karşı koymak için çevre kirliliği ile mücadelenin yanı sıra, deniz yönetim stratejilerinin gözden geçirilmesi önem taşıyor. Uygulanacak politikalar ile Marmara Denizi'nin ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanması hedefleniyor.
Sonuç olarak, Marmara Denizi’nde yaşanan bu rekor sıcaklık artışı, yalnızca yerel bir sorun olmaktan öte, tüm Türkiye’nin deniz ekosisteminin geleceğini tehdit eden bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bu bağlamda, toplumun her kesiminin, özellikle yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının ortak projeler geliştirmesi hayati önem taşıyor.
Marmara Denizi’nin sağlığı ve bu sağlığın korunması, hem ekosistem dengesinin sağlanması hem de halk sağlığının korunması açısından büyük bir öneme sahip. Bu durum, bölge halkının ve yetkililerin dikkatini çekmeli ve gerekli önlemleri alma konusunda harekete geçilmelidir. Yapılacak çalışmalar, deniz yaşamını sürdürebilir kılmak ve ekosistem dengesini korumak açısından geleceğimizi belirleyecek adımlar olacaktır.