Küba, tarih boyunca sosyalist politikaları ve benzersiz yaşam tarzıyla dikkat çeken bir ülke olmuştur. Ülkenin yönetim yapısı, birçok uluslararası gözlemci tarafından eleştirilse de, hükümetin yaptığı açıklamalara göre halkının refah seviyesinin yüksek olduğu iddia edilmektedir. Ancak son günlerde ülke gündemini sarsan bir olay, sosyal medyada büyük yankı buldu. Küba Sosyal İşler Bakanı Manuel Marrero Cruz, yaptığı bir açıklamada “Küba’da dilenci yok” ifadesini kullandı. Bu açıklama, hem ülkede hem de yurtdışında büyük bir tartışma yarattı. Tepkilerin giderek büyümesi üzerine Cruz, görevinden istifa etmek zorunda kaldı.
Küba, 1959 yılından itibaren sosyalist bir rejimle yönetilmektedir. Hükümet, ekonomik kriz ve uluslararası ambargolarla boğuşurken, aynı zamanda halkın gözünde refah düzeyinin yüksek olduğunu iddia etmekte. Ancak gün geçtikçe artan ekonomik zorluklar, ülkede yoksul kesimlerin sayısını artırmakta ve sosyal huzursuzlukları da beraberinde getirmekte. Birçok insan, temel gıda maddelerine, sağlık hizmetlerine ve eğitim olanaklarına ulaşmakta zorluk çekiyor. Kübalıların sıkça dile getirdiği “dilenci yok” söylemi, gerçeklerin üzerini örtmek için atılan bir adım olarak algılanmakta. Ancak, meydanı dolduran gerçekler, bireylerin yaşadıkları sorunlarla, bu söylemleri çürütmektedir.
Küba'da dilenci olup olmadığı tartışması, aslında daha derin sosyal sorunların bir yansımasıdır. Son yıllarda, birçok Kübalı vatandaş, ekonomik buhran nedeniyle yurt dışına kaçış yolları aramaktadır. Hükümet, uluslararası tepkilerin büyümesine engel olmak için sosyal sorunları görmezden gelmeye çalışırken, içki satışı, turizm gelirleri ve yabancı yatırımlarla ekonomik dengelerini sağlamaya çalışıyor. Ancak bu durum, birçok vatandaş için hayal kırıklığına neden olmakta ve sosyal dengesizlikleri artırmaktadır.
Bakan Manuel Marrero Cruz’un istifası, sadece bir kişinin sorumluluğu değil, aynı zamanda bir yönetim anlayışının iflasının da göstergesidir. Ülkede yaşanan olaylar, artık halkın gerçekleri daha fazla görmezden gelemeyeceğini ve hükümetin bu konuda bir çözüm üretmesi gerektiğini göstermektedir. Küba'nın sosyal politikaları ve ekonomi yönetimi üzerine daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirlik talep edilmekte. Bunun yanında, sosyal medyada bu tarz olaylar hakkında hızla yayılan tepki hareketleri, halkın sesini duyurabilmesi açısından önemli bir mecra haline gelmiştir.
Sonuç olarak, Küba'da dilenci yok dedikten sonra istifa eden bakan, halkın gözünde otoritesini kaybetti ve aynı zamanda devletin ciddiyetsizliğini bir kez daha ortaya koydu. Bakanlık koltuğuna oturan kim olursa olsun, toplumun yaşadığı sosyoekonomik sorunlara daha duyarlı ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemek zorundadır. Küba'nın geleceği, halkın ihtiyaçlarına ve onların sesine ne kadar kulak verildiğine bağlı olarak şekillenecektir. Bu olay, sosyal sorunların halk arasında nasıl bir etki yaratabileceğini ve hükümetin bu sorunlarla nasıl başa çıktığını gözler önüne sermektedir.