Gazze'nin tarihi ve kültürel dokusu, uzun yıllardır süren çatışmaların etkisiyle derin yaralar aldı. Son dönemde yaşanan yoğun bombardımanlar sonucu şehir, adeta bir harabeye döndü. Ancak bu zorlu şartlar altında bile insanlar, ramazan ayının manevi ikliminde bir araya gelmekte ve umudu yakalamaya çalışmaktadır. Yıkılmış binaların arasında oluşturulan iftar sofraları, Gazze halkının dayanışma ve direniş sembolü haline gelmiş durumda.
Ramazan, Müslümanlar için oruç tutma ve ibadet etme dönemidir. Bu ayda, toplumsal bağların güçlendiği, yardımlaşma ve dayanışmanın arttığı görülür. Gazze’de ise bu yıl ramazan, insanların öne çıkan olumsuz şartlarla doludur. Bombalar ve yıkımın gölgesindeki bu şehirde, insanlar, en temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyor. Ancak bu zor şartlar, Ramazan’ın ruhunu yaşamaktan alıkoyamıyor; pek çok insan, gönüllü kuruluşlar ve yerel topluluklar tarafından organize edilen iftar etkinliklerine katılarak bir araya geliyor.
Yıkık dökük binaların arasında bilişim, yardım kuruluşları ve gönüllüler, sıcak yemekler hazırlamakta ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır. Her akşam, Gazze’nin farklı bölgelerinde kurulan iftar sofralarında, aileler, komşular ve arkadaşlar bir araya gelerek oruçlarını açıyor. Geride bıraktıkları acılar ve kayıplar bir nebze olsun unutulmuş oluyor; yüzlerdeki gülümsemeler, birlikte yapılan dualar daha anlamlı hale geliyor.
Gazze’deki iftar sofralarında yaşanan dayanışma hikayeleri, halkın umudunu canlı tutuyor. Örneğin, 15 yaşındaki Abeer, bombardımanlarda evini kaybetmiş bir genç kız. Ailesi ile birlikte bir arkadaşının evinde kalıyor. Her akşam arkadaşlarıyla birlikte kurduğu iftar sofrası, onlara hem bir araya gelme hem de kaybettikleri sıcak aile atmosferini yeniden hissedebilme imkanı sunuyor. Abeer, çatışmaların sona ermesini ve Gazze’nin eski günlerine dönmesini hayal ediyor. Ancak şu an için de, oluşturduğu bu dostluk ruhunun kendisine ve ailesine güç verdiğini düşünüyor.
Bir diğer önemli hikaye ise 50 yaşındaki Ahmed isimli bir adamın. Geçim sıkıntısı çeken Ahmed, birçok işyeri arasıda iş bulmakta zorlanıyor. Yine de her akşam, komşuları ve çocukları ile birlikte iftar yapıyor. Yıpranmış sofralarında paylaştıkları yemekler, onlara umut veriyor. Ahmed, “Soframızda sadece yiyecek yok. Her akşam bir araya geldiğimizde birbirimize olan sevgi ve destekle, zorlukların üstesinden geleceğimize inanıyoruz” diyerek insanların dayanışmasının önemine vurgu yapıyor.
İftar sofralarının kurulması, sadece yiyecek paylaşımı ile sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda bu sofralarda bolca sohbet, gülüş ve destek de bulunuyor. Anlatılan hikayeler, kahkahalar ve dualar, Gazze halkının yaşadığı acılara rağmen nasıl yaşama tutunduğunu gösteriyor. Birçok insan, bu süreçte yaşanan zorlukların üstesinden gelmek için bir arada olmanın ve dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu ifade ediyor. Bu yıl Ramazan, sadece bir açlık ve tokluk mücadelesinden ibaret değil; aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, umudun ve insanın insana olan sevgi ve destek bağlarının yeniden güçlendiği bir dönemi temsil ediyor.
Sonuç olarak, Gazze’deki yıkım ve acılara rağmen, iftar sofralarında kurulan dostluklar ve dayanışma ruhu, bu zorlu dönemlerde insanlara umut ışığı olmaya devam ediyor. İnsanlar, yıkımların ortasında bile birlikte olmanın, dayanışmanın ve sevginin gücünü hissederek, hayata tutunmayı başarıyor. Her iftar sofrası, bu mücadelenin bir başka örneği ve Gazze halkının direncinin simgesi olarak kalacak gibi görünüyor.